SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

LUKATA BAHSİ

<< 1727 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

17 - (1727) حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا ليث. ح وحدثنا محمد بن رمح. أخبرنا الليث عن يزيد بن أبي حبيب، عن أبي الخير، عن عقبة بن عامر؛ أنه قال:

 قلنا: يا رسول الله! إنك تبعثنا فننزل بقوم فلا يقروننا. فما ترى؟ فقال لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم (إن نزلتم بقوم فأمروا لكم بما ينبغي للضيف، فاقبلوا. فإن لم يفعلوا، فخذوا منهم حق الضيف الذي ينبغي لهم).

 

{17}

Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivayet etti. (Dediki): Bize Leys rivayet etti. H.

Bize Muhammed b. Rumh da rivayet etti. (Dediki): Bize Leys, Yezîd b. Eb! Habîb'ten, o da Ebû'l-Hayr'dan, o da Ukbetü'bnü Amir'den naklen haber verdiki, şunları söylemiş:

 

Biz:

 

— Yâ Resûlâllah! Sen bizi gönderiyorsun; biz de bir kavme misafir oluyoruz; ama onlar bize ikramda bulunmuyorlar; ne buyurursun? dedik. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize :

 

«Bir kavme misafir olur da sizin için misafire yaraşan şeyleri emrederlerse kabul edin ! Bunu yapmazlarsa kendilerine yaraşan misafir hakkını onlardan alın !» buyurdular.

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhâri «Kitâbü'I-Edeb» ve «Kitâbü'l-Mezâlim-de; Ebû Dâvûd Kitabül-Et'ime»de; Tirmizî «Kitabü's-Siyer» de; îbni Mâce de «Kitabü*l-Edeb»de tahrîc etmişlerdir.

 

Bu hadîsler misafirperverliğin İslâm'da pek büyük ve mühim bir mevkii olduğunu göstermektedirler. İslâm ulemâsı misafirperverliğin ifâsı gereken bir vazife olduğuna ittifak etmişlerdir. Misâfirperverlik Nebilerin sünnetlerindendir. Yalnız sıfatında ihtilâf olunmuştur. İmam Âzam'la Mâlik, Şafiî ve cumhûr-u ulemâya göre misafir kabul etmek vâcib değil, sünnettir. İmam Ahmed'le Leys bir gün bir gece misafir kabul etmenin vâcib olduğuna kaildirler. Leys'e göre gelen misafiri kabul etmeyen kimseden misafirin hakkı zorla alınır. Bu hususta köylü ile kasabalının farkı yoktur. İmam Ahmed misafir kabul etmenin hassaten bedevilere vâcib olduğunu söylemiştir. Ona göre şehirlerde yaşayanlara bu iş vâcib değildir. Mücâhid'den bir rivayete göre bir geceliğine misafir kabul etmek farzdır.

 

Cumhûr-u ulemâ bu ve emsali hadîsleri istihbâb ve mekârim-i ahlâk mânâsına te'vîl etmişlerdir. Onlara göre cuma günü yıkanmak nasıl sünnet-i müekkede ise, misafire ikram da öyledir.

 

Misâfirin hâne sahibinden hak almasına gelince : Bunu cumhur bir­kaç vecihle te'vîl etmişlerdir. Şöyle ki:

 

a) Bu hak alma meselesi muztar kalanlara mahsustur. Muztar ve biçare kalmış bir insanı misafir etmek vaciptir. Vakti hali yerinde olan bir kimse böyle bir misafiri kabul etmezse, misafirin ihtiyacı kendisinden zorla alınır.

 

b) Bu hadîsten murâd: Hane sahibinin malını zorla elinden almak değil, sözle almaktır. Burada misafirin hâne sahibini zemmederek kendisine gösterdiği çirkin muameleyi başkalarına söylemesine müsaade edilmiştir.

 

c) Misâfirin hâne sahibinden zorla hakkını alması İslâm'ın ilk devirlerinde meşru' kılınmıştı. Bilâhare bu hüküm neshedilmiştir.

 

Nevevî nesih iddiasını zayıf hatta bâtıl bir te'vîl diye vasıflandırmış; buna sebep de neshin bilinmediğini söylemişse de neshi iddia eden Tahâvî dâvasını Mikdâd b. Esved (Radiyallahu anh) hadîsi ile isbat etmektedir. Mezkûr hadîste Hz. Mikdâd şunları söylemiştir:

 

«Ben ve bir arkadaşım (bir yerden) geldik. Açlıktan nerde ise gözlerimiz, kulaklarımız gidiyordu. Hemen halka ma'ruzatta bulunmağa başladık; fakat bizi kimse misâfir etmedi. Nihayet Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e geldik. Bizi evine götürdü. Bir de baktık üç tane keçi!.. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Bu sütü sağarak aranızda paylaştırın!..» buyurdular. Hadîs uzundur. Tahâvî şöyle diyor: «Görülmüyor mu ki, bu zevatın ihtiyaçları son haddine vardığı halde Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabı kendilerini misafir kabul etmemiş; Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de bundan dolayı onları tekdirde bulunmamıştır. Bu gösterir ki, vakti ile müslümanlara vâcib kıldığı misafir kabul etme meselesi neshedilmiştir...»

 

d) Bu mesele zimmîlere mahsustur. Zîrâ Ömer (Radiyallahu anh) Şam hıristiyanlarını vergiye bağladığı zaman, gelen misafiri kabul etmelerini şart koşmuştu.

 

Nevevî bu kavli de zayıf bulmuştur.